Sabah uyandıgımızda penceremizden giren güneş ışığı nasıl günümüzün gidişatını olumlu yönde etkiliyorsa, yataktan dogrulurken belimizde hissettiğimiz son derece rahatsız edici bir gerginlik yada kafamızı yastıga gömmemize yol açacak bir baş agrısı da o derecede olumsuz etkiler. Peki bu gibi durumlarda ne yaparız? Çoğumuzun aklına gelen ilk şey sık sık başvurdugumuz ilaç torbamız yada ilaç dolabımızdan bir agrı kesici alıp bu ızdıraba biran önce son vermek olmaz mı? Esas problemimiz agrı ya, ilaçla onu kesip güne dinamik başlayıp öyle sürdürmek ana hedefimiz. Hiç düşünmeyiz bu ilaç vücudumuza neler yapar da, o gözü kör olacası ağrıyı yok eder. Belki günün ilerleyen saatlerinde sinir bozucu düşmanımız bizi tekrar yoklayacak. O zaman ne olur? Hiç! Agrıdan korkan onun gibi olsun. Hemen çantamızdan bir ufak tefek tablet daha çıkarır, düşmanımızı püskürtürüz ve savaştan tekrar galip çıktıgımızı yaklaşık bir onbeş dakikalık zaman aşımından sonraki rahatlamayla hissederiz. Peki çocukluğumuzdan beri aldığımız eğitimin tekrarlayan öğretisi savaşın zararlı olduğu değil mi? Tamam düşmanımıza zarar verelim, ancak hangi silah vardır ki hiçbir başka etkisi olmadan sadece hedefe zarar versin. Olay artık değişti. Derler ya ah bir dili olsada anlatsa. İlginç olarak vücudumuzun dilide var! Buna karşılık bazı şeyleri anlatmada yetersiz oldugu da aşikar.
İlacı yuttuktan sonra aslında bizim için yararlı olacak yüzlerce mekanizmayı tamamen devre dışı bıraktığımızı biliyormuyuz. Bunlar bizim uyarıcılarımız. Aslında ağrıda bizim için faydalı bir duyu. Ağrı vücudumuzun alarmı, imdat sinyalı, yardım çağrısı. Kulak vermemiz üstünde durmamız gereken bir durum. Tabii ki her agrı ciddi bir durumun habercisi değildir. Aslında ağrıların en sık nedenide psikolojik strestir, ancak ağrı tekrarlıyorsa, sürekli ağrı kesici almamıza ve bu nedenle midemizin yüzeyinde yaralar açmamıza neden oluyorsa işin ustası tarafından irdelenmesi gerekir.
Hayatın girdabına yakalanmış insanlar ağrılarına ne kadar önem verirler? Çoğunlukla çok az yada hiç! Nasıl olsa elimizde agrı kesicilerimiz var içelim güzelleşelim, keyfimiz yerine gelsin moralimiz düzelsin bu arada farkında olmadan bize hediye edilmiş tam bir sanat eseri olan vücudumuzu çürütelim. Artık buna dur demenin zamanı geldi.
Ağrı kesiciler bilinçli ellerde faydalı ilaçlardır. Uzun süreli ve kontrolsüz kullanıldıklarında ortaya çıkacak yan etkileri ise mide ülserinden böbrek yetmezliğine, cinsel fonksiyon bozukluğundan beyin kanamasına kadar değişebilmektedir. İdeal olanı bir doktora danışarak en az yan etkisi olan ağrı kesici ilacı alıp söylendiği şekilde kullanmak, eğer ilaç yetersiz kalıyorsa kendi kararımızla dozu arttırmak yerine tekrar doktora başvurmaktır. Çok yoğunum, vaktim yok yada param yok gibi bahaneler bulup kendimizi kandırmak ileride bizi o kadar huzursuz edecek ki, belki de gitmeye fırsat bulamadığımız doktorlar dahi o zaman bize yardımcı olamayacaklar. Unutmayalım vücudumuz sürekli bize işaretler verir. Önemli olan ona kulak vermek ve dilinden anlayabilmek. En azından bir sorun olabileceğini düşünüp gerekli yerlerden yardım istemek. Eskiden ilaçlar bu kadar çeşitli değildi ve inanın ki hastalıklarda bu kadar çeşitli değildi. Tedavi etmeye çalışırken yeni hastalıklar çıkardık. Onlar içinde yeni ilaçlar. Büyük üstad Hipokrat ne kadar doğru söylemiş: “Önce zarar verme”.
Op.Dr.Cihangir EFE